“Ülke sanayisi konuşulmayacak kadar kötü durumda"

CHP’li Bakırlıoğlu: “Ülke sanayisi konuşulmayacak kadar kötü durumda" TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi, CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu;  Genel Kurulu bütçe görüşmelerinde...

“Ülke sanayisi konuşulmayacak kadar kötü durumda"

CHP’li Bakırlıoğlu: “Ülke sanayisi konuşulmayacak kadar kötü durumda"

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi, CHP Manisa Milletvekili Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu;  Genel Kurulu bütçe görüşmelerinde konuştu. Cumhurbaşkanı Yardımcı Cevdet Yılmaz’ın 2025 bütçesinin sunum konuşmasında bol bol "kalkınma" "üretim" "büyüme" dediğini ancak kalkınmanın, büyümenin, üretimin lokomotifi konumunda olan sanayiden hemen hiç bahsetmediğini ifade eden Bakırlıoğlu “Konuşmasında savunma sanayisini çıkartırsak ‘sanayi’ kelimesini sadece bir yerde geçirmiş, onda da ‘Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ demiş. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz'ın sanayiden hiç bahsetmemesi tuhafıma gitti ve sanayi verilerini inceledim. Rakamlara bakınca ülke sanayisinin mevcut durumunun ağza alınamayacak durumda olduğunu ne yazık ki üzülerek gördüm. Mesela, ekim Sanayi Üretim Endeksi bir önceki yıla göre yüzde 3,1 düşmüş. Yedi aydan beri bir düşüş söz konusu. Böyle bir seri bugüne kadar hiç yaşanmamış “ dedi.

 

 

Yüzde 50 Faizle Yatırım Üretim, İhracat Yapmak Neredeyse İmkansız

 

Endekse göre ekim ayında imalat sanayisi yüzde 3,3 düştüğünü vurgulayan Bakırlıoğlu “Madencilik endeksi yüzde 14,2; belki de en önemli verilerinden bir tanesi yüksek teknoloji ürün endeksi yüzde  13,2 düşmüş. Eylül ayı sanayi cirolarına baktığımız zaman da yıllık artış sadece yüzde 33,2. Yıllık enflasyonun yüzde 50-60 olduğu ülkemizde yüzde 33,2 enflasyonun altında kalmış, kabul edilir bir rakam değil. PMI imalat sanayi eylül raporuna baktığımız zaman ağustosta 47,8 olan manşet PMI eylülde 44,3'e düşmüş; bu durum, Mayıs 2020'den bu yana en düşük düzey. Büyüme rakamlarına bakıyoruz; 2024 üçüncü çeyrek verileri açıklandı, buna göre bu çeyrekte, bir önceki yıla göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak sanayi sektörü yüzde 2,2 azalmış. Bu rakamları gördükten sonra ‘Ülke batıyor.’ diyen Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanını daha iyi anlamak mümkün. Gerçi sonradan ‘Ülke batmıyor demek istemedim, şirketler batıyor demek istedim.’ demişti ama bir gerçek var ortada: Yüzde 50 faizle yatırım yapmak, üretim yapmak, ihracat yapmak neredeyse imkânsız. Baskılanan talep, baskılanan döviz kuru, yüksek enflasyon, yüksek ticari faiz oranları, daralan dış talep; tüm bunlar sanayi sektörünü işin içinden çıkılmaz bir hâle getirmiş durumda’ diye konuştu.

 

Gelişmiş Bir Ekonomi Olmadan Sanayisizleşmeye Başladık

Türkiye’nin sanayisizleştiğine dikkat çeken Bakırloğlu şöyle konuştu: “İmalat sanayisinin gayrisafi yurt içi hasıladan aldığı pay her sene azalmakta. 2021 yılında yüzde 22,2'ymiş, 2023'te yüzde 19,5'e düşmüş, 2024'ün ikinci çeyreğinde rakam yüzde 17,9; 2053 hedefimiz neydi? Yüzde 30. 1995 yılında bu rakamların yüzde 22'lerde, yüzde 23'lerde olduğunu düşündüğümüz zaman, esasında sanayisizleşme eğiliminin uzun zamandan beri olduğunu görmekteyiz. Dünyada da benzer bir eğilim var esasında ancak biz dünyadan ayrışıyoruz. Sanayisizleşme genellikle gelişmiş ekonomilerde karşımıza çıkmakta. Orta-yüksek, yüksek teknoloji üretiminin artması, emek yoğun imalat sektörlerinin gelişmekte olan ülkelere kaydırılması, imalat sanayisinin de istihdam içerisindeki payının azalmasına neden olmakta gelişmiş olan ülkelerde.

Bizdeki süreç biraz daha farklı işlemekte, gelişmiş ülkelerle aramızda bir fark var. Biz esasında bakılırsa erken sanayisizleşmedeyiz yani henüz gelişmiş bir ekonomi olmadan sanayisizleşmeye başladık. Bizim yüksek teknoloji üretimimiz; bu ürünlerin ihracat içindeki payı yerinde sayıyor, hatta geri geliyor. Yüksek teknoloji ürünlerinin ihracattaki payı 2002'de yüzde 6,2'ymiş, bugün 2024 Ocak-Ekim verisine baktığımız zaman yüzde 3,4. 2053 hedeflerimiz neydi? Yüzde 17. Biz daha yüzde 4'ü ne yazık ki geçemedik, sanki üzerimizde görünmez bir cam tavan var. İmalat sanayisinde girişimlerin yalnızca binde 8'i yüksek teknolojili ürün üretmekte, istihdam içindeki payı ise sadece yüzde 2,8. Sanayide yapısal değişim durma noktasına gelmiş durumda. Verimlilik artışı çok sınırlı bir şekilde. İş gücü verimliliğinde sınırlı bir artış söz konusu ancak toplam faktör verimliliğinde azalma var. Verimli olmayan iş yerleri, işletmeler pazar paylarında daha fazla yer almakta ve bu da toplam verimsizliği artırmakta. Uluslararası doğrudan yatırımcının, yabancı yatırımın, ülkelerin teknoloji üretmesine katkı sağladığı bir gerçek. 2007 yılında Türkiye-AB müzakerelerinin başlamasıyla çekim merkezi hâline gelmişti, gelen doğrudan yabancı yatırım 20 milyar doları aşmıştı, Türkiye en fazla yatırım alan ilk 20 ülke arasına girmişti; küresel uluslararası doğrudan yatırım içindeki payımız yüzde 1,5'lara kadar çıkmıştı.

Bugün gelinen durum gerçekten de vahim, 2007 yılında ilk sekiz ayda 22 milyar dolar yabancı yatırım gelmiş, 2024 yılında aynı dönemde 6.4 milyar yani üçte 1'ine düşmüş. Anlatmak istediğim şey, sanayi üretiminde bu denli düşüş yaşanmasının tek nedeni para politikalarından, ekonomi politikalarından kaynaklanmıyor, yapısal problemlerimiz de bulunmakta. İmalat sanayimizin yapısı emek yoğun, düşük katma değer üreten verimsiz sektörlerden oluşmakta ve bu yapıyı bu kafayla da yıkmamız zor gözükmekte. “

 

Bizi Aşağıya Çeken Şey Yirmi İki Yılda İnşa Ettiğiniz Eğitim Sistemi, Hukuk Sistemi

 

Türkiye sanayisi orta teknoloji tuzağında olan bir ülke olduğunu dile getiren Bakırlıoğlu “ Yıllardan beri orta gelir tuzağından bahsetmekteyiz, ‘Türkiye, orta gelir tuzağından bir türlü kurtulamıyor.’ demekteyiz. Orta gelir tuzağından kurtulmamızın yolu da ancak Türk sanayisinin orta teknoloji tuzağından kurtulmasıyla olur. Nasıl olur bu? Bu tuzaktan nasıl kurtuluruz? Bu cam duvarları nasıl yıkabiliriz? Bakın, endekslerden bahsettiğimiz zaman, iktidar temsilcileri bize kızıyor. Hukuk Endeksi, Adalet Endeksi, Demokrasi Endeksi ve bu endekslerdeki Türkiye'nin yerini orta gelir tuzağından kurtulmamızın yolu da ancak Türk sanayisinin orta teknoloji tuzağından kurtulmasıyla olur. Nasıl olur bu? Bu tuzaktan nasıl kurtuluruz? Bu cam duvarları nasıl yıkabiliriz? Bakın, endekslerden bahsettiğimiz zaman, iktidar temsilcileri bize kızıyor. Hukuk Endeksi, Adalet Endeksi, Demokrasi Endeksi ve bu endekslerdeki Türkiye'nin yerini hatırlattığımız zaman iktidar temsilcileri bize kızıyor. Şimdi, size sizin kızmayacağınız ve sıklıkla söylediğiniz bir endeksten bahsedeceğim, Küresel İnovasyon Endeksi. Bu endekse göre 37'nciliğe çıktık 2023 yılında, 2024 yılında ve bu, memlekette âdeta bir bayram havasını yaratmıştı. En büyük 18'inci ekonominin 37'nciliği başarı olarak görmesi ayrı bir tartışma konusu, ben buna girmeyeceğim ancak bu raporun alt endekslerine, başlıklarına baktığımız zaman ve buradaki sıralamaya baktığımız zaman bu orta teknoloji tuzağından nasıl çıkacağımızı görmekteyiz. Buna göre, alt endekslerde ‘yaratıcı çıktılar’ başlığında 16'ncı sıradayız, gayet iyi; insan sermayesi ve altyapıda da 40'ıncı sıradayız yani genel sıralamamızla üç aşağı beş yukarı aynı. Peki, problem nerede yani bir şey bizi ayaklarımızdan çekiyor, çeken şey ne? Burada ‘kurumlar’ başlığına baktığımız zaman 100'üncü sırada yer almaktayız; hükûmetin etkinliğinde dünyada 81'inci sırada, düzenleyici ortamda 90'ıncı sırada, hukukun üstünlüğünde 90'ıncı sırada, iş yapma politikası istikrarında 111'inci sırada, eğitimde de 67'nci sıradayız. Bu verilere, bu endekse baktığımız zaman bizi aşağıya çeken şey yirmi iki yılda inşa ettiğiniz eğitim sistemi, hukuk sistemi.

Tüm kurumları yerle bir eden, demokrasiyi rafa kaldıran, kurumları işlevsizleştiren Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yani iktidarınız. Peki, çözüm ne? Vallahi, çözümü geçtiğimiz hafta sonu Manisa'da Alaybey pazarını gezerken vatandaşlar söyledi; çözüm şu: Çözüm, erken seçim değil derhâl seçim; çözüm, bu iktidardan kurtulmak” diye konuştu.